- 26 –
ÂDEM (A.S.)’A RUH VERİLİŞİ
Âdem (a.s.) vücudu, Allâh’ın kudretiyle tamam olunca, Hak Teâlâ, âlem-i emr’den olan rûha (şu yaratmış oldğum cesede gir) diye buyurdu. Ruh baktı, karanlık bir yer gördü. Özür dileyip girmek istemedi. Hak Teâlâ üç kere hitap etti. Ruh özür diledi. Sonunda Hak Teâlâ: (Bu cesede istemeyerek gir ve bu cesedden istemeyerek çık.) diye buyurdu. Çünkü ruh latîftir. Madde değildir. Cesed ise madde olduğu için ruh girmek istemedi. Lâkin bu cesedin alnında peygamberlerin sultanu Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ışığı ile göz pınarından zevk ve şevk ile cesede girdi. Âdem (a. s.)’in beyni hayât buldu. Ruh yüz yıl beynin içinde döndü. Sonra vücudu dolaşmaya başladı. Her nereye gitse, saksı gibi olan beden et ve kan olup canlandı. Gözüne ulaşınca görmeye başladı. Kendi bedenine baktı. Henüz vücudunun bazı yerleri balçık idi. Lâkin anlındaki nûrdan ışıl ışıl parlıyordu.
Rivâyet edilir ki, Âdem (a.s.) mübarek gözlerini açınca Arş’a baktı. Orada (Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resûlullâh, Ümmetün müznibetün ve Rabbun gafûr = Allâh’dan başka ilâh yoktur, Muhammed Allâh’ın Resûlüdür. Günahkâr ümmet ve bağışlayıcı Rabb) diye yazılmış olduğunu gördü. İki şey düşündü. Hâbîbullâh’ın şanını, yüksekliğini ve ümmetinin günahkârlığını. Hayret edip düşünmeye başladı.
Hâlisat’ul-Hakâyık adlı kitap da der ki: Hz. Âdem, Yüce Allâh’a sordu:
“Ey Rabbim, bu kimdir ki adını kendi adın ile yan yana yazdın?”
Hak Teâlâ şöyle buyurdu:
“O senin evlâdından bir peygamberdir. Senden veya evlâdlarından bir zelle sâdır olup bir günah vâki olsa, O’nun şefâatiyle affederi.”
Devamı var Alıntıdır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder