3 Temmuz 2009 Cuma

RESÛLULLAH (S.A.V.'İN NÛRUNUN YARATINMASI

Bu ihsan karşısında Hz. Resûl-i Ekrem’in nûru dirilip kalktı. O nûrdan yüz yirmi dört bin damla döküldü. Her damladan Allâh, bir peygamberin rûhunu yarattı. Sonra tekrar başka damlalardan Cebrâil, Mikâil, İsfrâfil, Azrâil aleyhimüsselâm” yaratıldılar. Diğer damlalardan da Rıdvân ve Arşı tutan melekler yaratıldılar.

Bir rivâyette ise sözü edilen cevher, bütün maddelerin, bütün yaratıkların aslıdır. O kadar büyük idi ki, âlemin dört yüz misli idi. Bu cevher çok nûrlu idi. Yüce Allah buna heybet nazarı ile baktı. Cevher üç parçaya ayrıldı. Birinden suyu, birinden ateşi, birinden de nûru yarattı. Su nûr ile karıştı. Duman yükseldi. Dumandan gökleri, köpüğünden yerleri yarattı. En alttaki kısımdan güneşi, ayı, yıldızları ve cansız cisimleri yarattı. Ortadaki kısımdan, Arş’ı, Kursi’yi ve Cennetleri halk etti. En üstteki nûru, kendi kudret ve hazinesinde sakladı. Sonra o nûrdan peygamberlerin, velilerin ve erenlerin ruhlarını yarattı.

Lâkim kâinatın efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’in nûrunu kudret hazinesinde alıkoydu. O sultan dünyaya geleceği zaman o nûru sahibine iletti ve on sekiz bin âlemi O’nunla nûrlandırdı.

Buraya kadar, bu mevzudaki çeşitli rivâyetleri naklettik. Her ne kadar aralarında bazı ayrılıklar var ise de, hepsinin birleştiği bir husus vardı. O da, bütün yaratıkların aslı ve on sekiz bin âlemin ilk maddesi, Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in mübarek nûrudur. Eğer o olmasaydı, hiçbir şey yaratılmazdı.

Bu nûru mubîni çeşitli perdelerden geçirip, pek çok makâmlara ilettikten sonra, dünyanın ortası olan Mekke-i Mükerreme’den bir miskâl toprak aldılar. Cennet suyu ile yoğurdular. Cennet ırmaklarına daldırıp, yerlerde ve göklerde dolaştırdılar. Sonra bu nûru, sahibine ulaşıncaya kadar emânet olarak koymak için bir yer aradılar. Lâkin bu nûru taşımaya gücü yeten bir yer bulamadılar.

Devamı var. Alıntıdır…

Hiç yorum yok: