2 Temmuz 2009 Perşembe

RESÛLULLAH (S.A.V.'İN NÛRUNUN YARATINMASI

EY HABİBİMİN NÛRU BEN KİMİM?

Resûlullâh’ın nûru cevap verip:

Beni yaratan, bana rızık veren, beni yaşatan ve öldüren Sen’sin yâ Rabbî, dedi.

Yüce Allâh’tan hitap geldi:

“Ey Habîbimin nûru! Beni güzel bildin. Beni bildiğin gibi, Bana ibadet ile meşgul ol ki, ma’rifetin (yani Beni tanımanın) Bana ibadet yapmak olduğunu bilsinler, buyurdu.

Hz. Muhammed Mustafa’nın nûru hemen ibadete başladı. On yedi bin yıl ibâdet etti. Yüce ve Ulu olan Allâh kendi nûrundan bir miktar, bu nûr üzerine saçtı. Nûr-u Muhammedî, bu ihsândan dolayı şükür secdesine vardı. Hakk Teâlâ bu secde için Kur’ân-ı Kerîm’i müyesser kıldı. O zaman sabah namazı, nûr-u Muhammedî’ye farz oldu. tekrar ibadete koyuldu. On yedi bin yıl ibadet etti. Hak Teâlâ, nûrdan bir elbise giydirdi. Nûr bu ihsândan dolayı tekrar şükür secdesine vardı. Bu secde sebebiyle öğle namazı farz oldu. Bu şekilde beş vakit namaz, nûr-u Muhammedî-ye, şükür secdesi karşılığında farz oldu. Her secdesinde nûrdan bir elbise giydirildi.
Sonra Hz. Muhammed (s.a.v.)’in nûru, şimdi kılınan namaz gibi, iki rek’at namaz kıldı. Kıyamda bin yıl, rükûda bin yıl, secdede bin yıl, tehiyyâtta da bin yıl durdu. Her rükünda bin yıl bekledi. Selâm verip sağında bin yıl solunda bin yıl eğlendi.
Sonra namazı bitirdi. Yüce Allâh: “Ey Habîbim güzel hizmet ettin. Ümmetin için bir hil’at dile” buyurdu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de: “Ey Rabbim! Öyle anlıyorum ki beni ileride bir topluluğa önder olarak göndereceksin. O beşeriyet namazlarını noksan kılacaklar. Ben bu namazın sevabını onlara hibe ettim. Onlar için bağışlanma ve yargılanma (mağfiret) hil’ati isterim”, dedi. Yüce Allâh’tan hitap geldi.
“Ey Habîbimin nûru, güzel hil’at istedin. Ben de seni onun için yarattım ve onun için seni dost edindim”, buyurdu.
Devamı var Alıntıdır…

Hiç yorum yok: