17 Eylül 2008 Çarşamba

SELAMÜNALEYKÜM.

ZEKÂT İBÂDETİ.
Zakât, lügatte bereket, nemâ, temizlik, salâh ve sâf olmak mânâlarına gelir. Istılahta ise senelik mâlî bir ibâdettir ki Canâb-ı Hakk'ın emrine itâat için, Müslümanların zenginlerinin seneden seneye mallarından kırkta birini; bizzât Allâhü Tealâ'nın tâyin ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir. Bu sınıfları beyân eden âyet-i kerîme'nin meâli şudur:
Bismillâhirrahmânirrahîm:
"Sadaka (zekât)lar ancak şunlar içindir: fakîrlar, miskinler, onun üzerine memur olanlar, müellefetülkulüb, rakabeler (âzâd edilecek köleler) borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar Allah tarafından kat'i olarak böyle farz buyruldu ve Allah alimdir, hakîmdir." Tevbe: S. 60
Zekât Hicret-i Nebeviyyenin ikinci senesinde oruçtan evvel farz kılınmıştır. İslâm'ın beş şartından biridir. Hür akıllı ve bâliğ ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümân'ın zekât vermesi farzdır.
Zekâtta nisab: Aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından başka altında 20 miskal (80. 18gr.) veyâ bu değerde nakit para; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adeddir. Zekâtın farz olması için nisaba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.
Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba), hizmetçi ve bir aylık -sahih görülen diğer bir kavle göre bir senelik- erzâktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır. Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi zekât vermeye mânî değildir. Nisab seviyesinin senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.
Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalben zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez. Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzur yoktur.
(Büyük Îsl. Îlm.)

Hiç yorum yok: