28 Eylül 2008 Pazar

SALEVÂT-I ŞERÎFE GETİRMENİN FAZÎLETİ.



Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
Bir gün bana Cenâb-ı Hakk’ın dört büyük meleği Cebrâil, Mikâil, İsrâfil ve Azrâil (aleyhimüsselam) geldiler.
Cebrâil (a.s.) bana dedi ki. “Ya Resûlullah! Senin ümmetinden bir kimse sana günde on defa salavât okursa yarın kıyâmet gününde ben onun elinden tutar, sıratı kuşlar gibi geçiririm.”
Mikâil (a.s.) de dedi ki: “Ben o kula senin Kevser havuzundan kana kana içiririm.
İsrâfil (a.s.) dedi ki. “Yâ Resûlullah! O kulun affı için başımı secdeye koyarım, Allâhü Tealâ onu affetmedikçe başımı secdeden kaldırmam.
Azrâil (a.s.) Yâ Resûlullah! Sana günde on defa salavât edenin rûhunu Peygamberlerin rûhunu kabz eder gibi kabzederim.” dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Bu ne büyük lütuf yâ Rabbi! Bu ne büyük ihsan Allâh’ım!” buyurdular.
Salavât-ı şerîfe getirmenin diğer bazı fazîletlerinden:
1. Salavât, Allâhü Tealâ’nın (meâlen) *Allah ve melekleri Peygamber’e hep salât ederler. Ey îmân edenler! Sizde ona çokça salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.” Ahzâb: S.56
2. Salavât, günahların affedilmesine vesîledir.
3. Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yakın olmanın en güzel ve en kolay yoludur.
4. Resûlullâh (s.a.v.) kendisine salât okuyana mukâbelede bulunur.
5. Her salât getirenin ismi, Peygamber (s.a.v.) Efendimize arz edilir.
6. Salât-ü selâm okuyan kimse, Allâhü Tealâ ve Resûlü’nün muhabbetini diğer muhabbetlere tercih etmiş olduğu için, onun ahlâkıyla ahlâklanır.
7. Allâhü Tealâ’nın rahmetinin inmesine vesîledir.
8. Salâvat, unutulan şeyin hatırlanmasına sebep olur.
9. Salâvat, duâların kabûlüne vesîledir.
10. Salâvat, kıyâmetin o zor gününde arşın gölgesinde gölgelenmeye vesîledir.

Alıntıdır…

26 Eylül 2008 Cuma

HADİS-İ ŞERİF.

"Müslümanları bir kişiye, yalnız kalıp günâhlarını hatırlatacağı ve onlardan Allâhü Tealâ'ya istiğfâr edeceği yerleri bulması (lâzım ve) lâyıktır.
Hadis-i Şerif, Beyhaki, Şuabü'l-Îmân

ZEKÂT VE SADAKAYI GİZLİ VERMENİN FAYDALARI.

Zekât ve sadakayı gizli vermekte beş fayda vardır:
1- Sadakayı alanın gizli kalmasına sebeb olur.Aşikâre verirse, alan da aşikâre alacağına göre, alanın şeref ve haysiyyeti rencide edilecek ve ihtiyâç içinde bulunduğu açığa çıkacak ve meâlen
*İstemekten çekindikleri için bilmeyen onları zengin eder." Bakara: s. 273 âyet-i celilesinde medh olan iffetlerine halel (eksiklik) gelecektir.
2- sadakayı gizli vermek, (vereni de) alanı da insanların diline düşmekten ve sûizanlarına kapılmaktan kurtarır. Çünkü insanlar birbirini çekemez. Zengin olduğu hâlde aldı veya hakkından fazla aldı deyip aleyhinde dedi kodu yaparlar. Haset, sûizan ve gıybet gibi büyük günahlara yol açar. Binaenaleyh sadakayı gizli verip insanları bu gibi günahlardan korumak evlâdır.
3- Sadakayı gizli vermek, verenin amelini gizlemesine yardım eder. Zirâ gizli infâk, aşikâre infâktan daha faziletlidir. Sadaka ve iyiliğin tamamlanmasına yardım etmek de sadaka ve iyiliktir. Sadakayı gizlemek, ancak yalnız iki kişi yâni veren ve alan arasında kalmasıyla mümkündür. Hiç biri açıklamayacaktır. Çünkü, birisi söylerse meydana çıkar.
4- Aşıkâre sadaka almakta zelil ve hakir olmak vardır. hâlbuki Müslümâna zillet yakışmaz. Bâzı âlimler gizli verilen sadakayı alır, âşıkâre verileni almazdı. Aşıkâre verileni almak, ilme hakâret olduğu için.
"İlmi ve âlimi alçaltıp, dünyâlığı yükseltmeliyiz." derlerdi.
5- Sadakayı gizli almak ortaktan kurtulmak vardır. çünkü Peygamber Efendimi (s.a.v.)
"Kendisine hediye verildiği vakit yanında bulunanlar o hediyede ortaktır. buyurmuştur.

ZEKÂT VE SADAKAYI GİZLİ VERMENİN FAYDALARI.

Zekat ve sadakayı gizli vermekte beş fayda vardır:

1- Sadakayı alanın gizli kalmasına sebeb olur. Âşikâre verirse, alana da âşikâre alacağına göre, alanın şeref ve haysiyyeti rencide edilecek ve ihtiyaç içinde bulunduğu açığa çıkacak ve meâlen *İstemekten çekindikleri için bilmeyen onları zengin zanneder." Bakara: S. 273 âyeti celilesinde medh edilmiş olan iffetlerine halel (eksiklik) gelecektir.

2- Sadakayı gizli vermek, (vereni de) alanı da insanların diline düşmekten ve sûizanlarına kapılmaktan kurtarır. Çünkü insanlar birbirlerini çekemez. Zengin olduğu hâlde aldı veya hakkından fazla aldıdeyip aleyhinde dedi kodu yaparlar. Haset, sûizan ve gıybet gibi büyük günâhlara yol açar. Binaenaleyh sadakayı gizli verip insanları bu gibi günahlardan korumak evlâdır.

3- Sadakayı gizli vermek, verenin amelini gizlemesine yardım eder. Zîrâ gizli infâk daha faziletlidir. Sadaka ve iyiliğin tamamlanmasına yardım etmek de sadaka ve iyiliktir. Sadakayı gizlemek, ancak yalnız iki kişi yâni veren ve alan arasında kalmasıyla mümkündür. Hiç biri açıklamayacaktır. Çünkü, birisi söylerse meydana çıkar.

4- Aşikâre sadaka almakta zelil ve hakir olmak vardır. Hâlbuki Müslümana zillet yakışmaz. Bâzı âlimler gizli verilen sadakayı alır, âşikâre verileni almazdı. Aşikâre verileni almak, ilme hakâret olduğu için "İlim ve âlimi alçaltıp, dünyâlığı yükseltemeyiz." derlerdi.

5- Sadakayı gizli almakta ortaktan kurtulmak vardır.Çünkü Peygamber ERfendimiz (s.a.v.) "Kendisine hediye verildiği vakit yanında bulunanlar o hediyede ortaktır." buyurmuştur..

25 Eylül 2008 Perşembe

KADİR GECESİNİN FAZÎLETİ.

*Muhakkak ki biz onu kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne şey bildirdi. Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve Ruh, Rablerinin izni ile bir emirden iniverir. O gece tan yeri ağarıncaya değin bir selâmettir.
Kadir Sûresi

KADİR GECESİNİN FAZÎLETİ.

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Tealâ’nın Kadir Gecesi hakkında ki (bin aydan hayırlıdır)
meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar, -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh’a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdir. Resûlullâh’ın (s.a.v.) ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve;
“Yâ Muhammed! Sen ve ashâbın bu zâtların, göz açıp yumuncaya kadar bir vakitte Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine taaccüp ettiniz. Allâhü Tealâ senin üzerine bundan hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhu fi leyletil kadri…”,
“Biz onu kadir gecesinde indirdik.” Meâlindeki âyet-i kerîmesi ile başlayan Kadr sûresini sonuna kadar okudu.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) çok mesrûr oldu, sevindi.

24 Eylül 2008 Çarşamba

700 SENE EVVELİNDEN PEYGAMBERİMİZE (S.A.V.) EV

Yemen hükümdarı Tüban Esad Ebû Kerib, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Medine’ye hicretinden 700 sene önce Medine’ye gelmiş ve ilerde zuhur edecek olan son peygamberin ikâmeti için bir ev yapmıştı. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’yi teşriflerinde o evde müsafir olmuştu.
Yemen hükümdarı Medine-i Münevvere’ye geldiğinde ulemâdan dört yüz kimseyi yerleştirdi. Ulemanın reisinin eline bir mektup verdi ve.
“Ben bu evi Muhammed Mustafâ (s.a.v.) Hazretleri için yaptırdım. Zuhur edip bu diyâra geldiği zaman bu evi ona teslim edin ve bu mektubu da ona ulaştırın” dedi.
Uzun seneler geçti, ev elden ele düştü. Nihayet. Ebû Eyyûb (r.a.) Hazretlerinin tasarrufunda iken Resûlullâh (s.a.v.) gelip saâdetle orada konakladı. Ebû Eyyûb (r.a.) o ulamanın evlâdındandı. Ensar-i Kirâm da o âlimlerin neslinden idiler, Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) hizmetinde bulunup Ensâr (yardımcı) oldular.
Alıntıdır…

ZEKÂT VERMENİN BÂZI ÂDÂB I


Nümûne olabileceği, insanları sadakaya teşvik edebileceği veya isteyenin âşikâre istediği gibi hâllerde sadakayı aşikâr vermek müstehab olur. Aşikâre vermek riyâ olur diye sadakayı hiç vermemek doğru olmaz. sadakasını verir ve imkânlar nisbetinde kendisini riyâdan korumağa çalışır. Nitekim Allâhü Tealâ;
*Eğer sadakaları âşikâre verirseniz o ne güzeldir.” Bakara: S. 271 buyurmaktadır.
Verdiği zekât ve sadakayı mahveden şeyleri bilmek ve sadakasını ifsâd etmemek gerekir.
Nitekim Allâhü Tealâ. buyuruyor ki:
*Sadakalarınızı, başa kakmak ve eziyet vermek sûretiyle heder etmeyin.” Bakara: S. 264
Peygamber Efendimiz (s.a.v.).
Başa kakanın sadakasını Allah kabul etmez. buyurmuştur.

23 Eylül 2008 Salı

HADİS-İ ŞERİF.

“Kişi babasının ölümünden sonra onun dostlarıyla münâsebetlerini devam ettirmesi muhakkak iyiliklerin en güzelindendir.
Hadis-i şerif, Sahîh-i Müslim…

DOST VE DOSTLUK.

DOST VE DOSTLUK

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
“Sadâkat ve safâ erbâbından dostlar edinmeye çalışınız ki onlar, refâh hâlinizde sizin süsünüz; dar zamanınızda ise kurtuluş ve muhâfazanıza sebep olsun.”
Dünyâda huzur içinde ve gönül hoşluğu ile yaşamayı arzû edenler için sâdık ve vefâkâr dostlara sâhip olmak, günlük zarûrî ihtiyaçlardandır. Dostun seçimi husûsunda gâyet Îtinâlı olmak çok mühimdir. Kişi evvelâ dost edineceği kimsenin husûsî hallerini incelemelidir ki bu dostluk beklenen istifâde yerine zararla neticelenmesin. Zîrâ ahlâk sirâyet edicidir ve kişinin yanındakinin hareketi, iyi kötü olsun, bilâhere o kişiye isnâd olunur. Dost gibi görünen ikiyüzlülere dikkat etmelidir. Çünkü durumu bilinmeyen bir kimse ile arkadaşlık, Allah korusun musîbetlere uğramaya sebebiyet verebilir. Münâfık, ikiyüzlü ve riyâkârlardan hayır beklenmeyeceği âşikârdır.
Hadis-i Şeriflerde buyrulmuştur ki: “Mü’min, dost olan ve kendisiyle dost olunandır. Dost olmayanda hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.”
“Kişi sadık dostu sebebiyle iyiliklere nâil olabilir. Sen kendisi hakkında iyi düşündüğün halde, senin iyiliğini istemeyen dostta hayır yoktur.”
Bir kimseyi yakından tanımaksızın, onun hakkında hüküm vermek için ölçü Îslâm dır. Bu kimsenin hâl ve hareketleri Îslâm ölçüsü ile tartılır. Neticede Allâhü Tealâ’nın emirlerine uyan hareketler ekseriyeti meydâna getirirse bu kişi arkadaş olarak seçilebilir. Aksi hâlde temkinli olmalıdır.

21 Eylül 2008 Pazar

ZEKÂT VERMENİN BÂZI ÂDÂB I

Zekâtı; Îslâm'ın şartlarından olup farz olduğu için vermek ve sırf Allâhü Tealâ'nın emri olduğu için, Cenâb-ı Hakk'ın verdiği mal nimetine şükür için vermek ve zekâtın cimrilik gibi kötü huylardan temizlenmek gibi hikmetleri olduğunu bilmek.

Zekâtı; ödeme vaktini bilmek. Zekâtın geciktirilmesindeki günahı ve emre uymaya acele edip fakiri sevindirmenin ehemmiyetini düşünerek bir an evvel bu borcunu ödemelidir. Ecir ve mükâfatının çoğalması için şerefli vakitleri; Muharrem veya Ramazan-1 şerif ayı gibi hürmet edilen ayları seçmek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İnsanların en cömerdi olmakla beraber hususîle Ramazan ayında eline geçeni hemen infâk ederdi.

Riyadan korunmak için, zekât ve sadakaları gizli vermek lâzım geldiğini bilmek. Nitekim Allâhü Tealâ, *Eğer sadakaları fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır." Bakara: S. 271 buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allah, riyakârın ve başa kakanın (amellerini) kabul etmez." verdiği sadakatı söyleyenler duyulmasını, aşikâre verenler de görülmesini arzu eden kimselerdir. Hâlis olanlar sadakalarını gizli ve sessizce verirler.

19 Eylül 2008 Cuma

Bismillâhirrahmânirrahîm.

*Muhakkak ki Allah ve melâikesi Peygambere hep salât ile tekrîm ederler, ey îmân edenler! Haydin ona teslimiyyetle salât'ü selâm getirin."
Ahzâb Sûresi, âyet 56

*O kimseler ki, îmân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular, onlar için firdevs cennetleri elbetteki bir konak olmuştur."
Kehf Sûresi, âyet 107

"Ramazan (ayın)da Allâhü Tealâ'yı zikreden, mağfiret olunur. O ayda Allâhü Tealâ'dan bir şey isteyen mahrum olmaz."
Hadis-i Şerif, Beyhakî, Şuabu'l-Îmân.

"Kim her cuma günü bir defa ana babasının veya ikisinden birisinin kabrini ziyâret ederse mağfiret olunur veyâ sâlih(lerden) yazılır.
Hadis-i Şerif, Câmiu's-Sağîr.

Cumanız mübarek gününüz hayr olsun Cenabü Allah c.c. hayırlara vesile eylesin inşaallah.

18 Eylül 2008 Perşembe

ZEKÂTTA DİKKAT EDİLECEK HUSÛSLAR

Cenâb-ı Hak Bakara sûresinin 43. âyet-i kerîmesinde meâlen "Namazı dürüst kılın, zekâtı verin... buyurmuşlardır. Zekât mâlî ibâdetlerin en mühimidir. Kurân-ı Kerîm'de seksenden fazla âyet-i celîede zikredilmiştir. Zekât temizleyici bir ibâdettir, hem zekâtı verilen malı, hem de zekât veren kimseyi temizler.nitekim âyet-i kerîmede "Onların mallarından bir sadaka al ki, onunla kendilerini tezkiye etmiş,olsun..." Tevbe. S. 103 Hadis-i şerifte "Mallarınızı zekât ile koruyunuz, hastalıklarınızı sadaka ile devâ ediniz, belâları duâ ve niyâz ile karşılayınız." buyrulmuştur. zekâtı vermek için muttakî, yani Allâhü Tealâ'dan korkan ve itâat edenleri seçmek, onların takvalarını artırırve mükâfatı büyük olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Yemeğinizi müttakî kimselere yedirin, sadakalarınızı da mü'minlere verin." buyurmuştur.

Bilhassa ilim tahsil eden veyâ ilim sâhibi olan fakirleri seçmek. Allah rızâsı niyeti ile ilim tahsili en büyük ibâdettir. İbni Mübârek (rh.) sadakalarını bilhâssa âlimlerin fakirlerine verirdi. böyle yaptığır sorulduğunda Ben Peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. Onun iht yâcını temin etmek, okumasını sağlamak daha makbuldür. diye cevab vermiştir.

Nitekim Allâh'tan olduğunu bilerek ona şükredenleri seçmek.

Kulların en çok şükredenleri, nimeti Allâh'tan bilenlerdir. Böylelerine yapılan yardım ise, şübhesiz kaybolmaz.

Alıntıdır...

17 Eylül 2008 Çarşamba

HADİS-İ ŞERİF.

"(Hakîkî) zenginlik, mal çokluğundan değildir. (Hakîkî) zenginlik ancak nefis zenginliği (kanaat etmek)dir."
Hadis-i Şerif, Müttefekun aleyh...

SELAMÜNALEYKÜM.

ZEKÂT İBÂDETİ.
Zakât, lügatte bereket, nemâ, temizlik, salâh ve sâf olmak mânâlarına gelir. Istılahta ise senelik mâlî bir ibâdettir ki Canâb-ı Hakk'ın emrine itâat için, Müslümanların zenginlerinin seneden seneye mallarından kırkta birini; bizzât Allâhü Tealâ'nın tâyin ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir. Bu sınıfları beyân eden âyet-i kerîme'nin meâli şudur:
Bismillâhirrahmânirrahîm:
"Sadaka (zekât)lar ancak şunlar içindir: fakîrlar, miskinler, onun üzerine memur olanlar, müellefetülkulüb, rakabeler (âzâd edilecek köleler) borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar Allah tarafından kat'i olarak böyle farz buyruldu ve Allah alimdir, hakîmdir." Tevbe: S. 60
Zekât Hicret-i Nebeviyyenin ikinci senesinde oruçtan evvel farz kılınmıştır. İslâm'ın beş şartından biridir. Hür akıllı ve bâliğ ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümân'ın zekât vermesi farzdır.
Zekâtta nisab: Aslî ihtiyaçlarından ve borçlarından başka altında 20 miskal (80. 18gr.) veyâ bu değerde nakit para; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adeddir. Zekâtın farz olması için nisaba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.
Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba), hizmetçi ve bir aylık -sahih görülen diğer bir kavle göre bir senelik- erzâktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır. Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi zekât vermeye mânî değildir. Nisab seviyesinin senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.
Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalben zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez. Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzur yoktur.
(Büyük Îsl. Îlm.)

SELAMÜNALEYKÜM.

Hayırlı günler arkadaşlar ben de blogdeğiştirdim eski yerimde de devam ediyorum şimdilik hayırlı olur inşaallah.